The Lodgers | İnceleme

00:44

Filmsizlikten gidilen bir film daha karşınızda. Just a Breath Away filmine gitmek istiyordum aslında ama onun seansını kaçırdığımız için geriye bu film kalmıştı ve biz de buna girdik. Korku filmi olduğu ve bir evde geçtiği için oldukça saçma bir filme girmeye hazırdım aslında. Ama girmeden önce hızlıca filmin oyuncularına baktığımda o kadar da kötü bir film değildir belki düşüncesi belirdi aklımda. Game of Thrones'dan tanıdığımız Lancel Lannister (gerçek adını bilmiyorum) da filmin kadrosundaydı. Yine bu oyuncu Genius'un ilk sezonunda Einstein'ın çocuğu rolünde oynamıştı.


Filmin konusundan kısaca bahsedip yorumlarıma geçiyorum. Bir kız ve bir de erkek kardeşin tek başlarına yaşadıkları bir malikanede ve bu malikanenin dahil olduğu kasabada geçiyor film. Bu malikanede başlarına bir şey gelmeden yaşamaları için uymaları gereken 3 kural var. Birincisi gece yarısından önce odalarına geçip kapıyı kitlemeleri ve odalarından dışarı çıkmamaları. İkincisi Kardeşlerden her hangi birinin dahi evi uzun süreli terk etmemesi. Üçüncüsüyse evden içeri bir yabancıyı sokmamaları. Bunların nedenleri ve ihlalleri durumunda meydana gelen sonuçları film bize gösteriyor. 



Filme dönersek, filmin başlarından itibaren bir saçmalık aradım ama yoktu. Senaryosu, oyunculuklar, korku atmosferinin yansıtılışı falan iyiydi diyebilirim. Harika bir film de değildi tabi ama saçma sapan bir korku filmi de değildi. Hatta bir kitaptan alınmış gibi geldi bana öyle yazılmış bir konuydu yani. Bu yüzden de genel olarak filmi beğendiğimi söyleyebilirim. Karakterler kendilerinden bekleneni yapıyorlardı. Yani bir karakterin durduk yere delirmesine veya bir aptallık yapmasına gerek yoktu filmin ilerlemesi için. Çünkü senaryo bunlara ihtiyaç duymuyordu. 

Kendi içinde, gerek geçtiği mekanlar açısından gerekse insanların tavırları ile kendini hissettiren minik bir dünya yaratmayı başarmıştı film. Kardeşlerin çaresizliğini ve içlerinden birinin bu zinciri kırma çabasını izlemek oldukça iyiydi. Hikayenin izleyiciye olayı yavaş yavaş sunması da oldukça hoşuma gitti. 

Film boyunca o kasabanın ve hatta o evin içindeymiş gibi hissetmek oldukça gericiydi ki bu kategorideki bir filmin bunu hissettirebilmesi bir başarı göstergesidir bence. En korkutucu sayılabilecek sahneler ise son kısımlarıydı. 

Son cümlelerimi söylemem gerekirse, vasat bir film beklentisiyle girdiğim bu filmden memnun bir şekilde ayrıldığımı söyleyebilirim. Hatta salondan çıkıp açık havaya geçtiğimizde derin bir nefes aldık, film boyunca kaslarımızı germişiz iyice çıkınca rahatladık. Sinemada dev bir ekranda ve yüksek bir ses sistemiyle bu filmi izlemekten ben keyif aldım. Evde izlesem aynı keyfi alır mıydım bilmiyorum. Eğer siz de izlerseniz şimdiden iyi seyirler.

You Might Also Like

0 Yorum