Sıcak bir WestWorld İncelemesi
04:36
Bir hafta kadar önce, daha önceden adını duyduğum "WestWorld" dizisine başladım ve 1-2 gün içerisinde bitirdim. Zaten 1 sezon ve 10 bölüm var şuan. Fakat toplamda 5 sezondan oluşacak bir hikayesi olduğunu okudum. Lafı fazla uzatmadan yazıma geçeyim.
Fakat öncelikle şunu söylemeliyim, bu blogu oluşturduğum sıralarda "Dizi-film izleyen bu kadar insan varken neden bunun hakkında yazan bir kişi bile yok?" diye düşünüp, "En iyisi ben yazayım da düşüncelerimi insanlarla paylaşayım ve bir sohbet ortamı oluşturayım" dedim. Fakat okulun yoruculuğu yüzünden buraya fazla vakit ayıramadım ve istediğim o ortamı oluşturamadım. Fakat "WestWorld" yazısına başlamadan önce google da biraz araştırma yapayım dedim ve birçok sitenin bölüm bölüm sayfalarca yazı yazdığını gördüm. Ben bu yazıca dizi hakkında spoilersız genel bir bilgi verip sonrasında spoilerla harmanlayarak birkaç bilgi daha verip finali de yorumlarımı yazarak yapmayı planlıyorum. Yine lafı fazla uzattım.
GİRİŞ
Bu bölümde spoiler vermeyeceğim o yüzden hiç izlemeyenler burayı okuyup bilgi sahibi olabilirler. Öncelikle dizi hakkında, izlemeden önce neler kafamda canlandı biraz onlardan bahsedeyim. WestWorld diyince tabi ki bir vahşi batı teması canlandı gözümde öncelikle. Bu tema aşağıdaki fotoğraf gibiydi. Bu fotoğrafa bakınca sizler neler hissediyorsunuz bilmiyorum ama bana bir ürperti geliyor.
Koskocaman, ıssız ve tehlikeli bir yerde atının üstünde duran bir kovboy. Ne herhangi bir canlı belirtisi var ne de yaşamak için herhangi bir neden. İçinizi ısıtacak en ufak bir tetikleyici bile göremiyorum ben bu resimde. Ve dizinin adını duyunca da aklıma bu yazdıklarım geldi ve çekindim açıkçası. Ön yargıyla yaklaştım filme. Bir bilim kurgu filmi olduğunu biliyordum ve başrolde Anthony Hopkins'in olduğunu da biliyordum. Zaten beni filme ısındıran da bu başrol olmuştu. Kuzuların Sessizliği filminde (İzlemediyseniz kesinlikle öneririm.) Anthony Hopkins'in oyunculuğuna zaten hayran kalmıştım. Küçükken izlediğim çoğu filmde de rol alıyormuş kendisi, sonraları araştırdıkça fark ettim. Yani başrol tamamdı benim için. Bilim kurgu türünün de hayranıyım. Çünkü bilim kurgu benim için, uçuk bir hayalden çok daha gerçekçi, geleceğin yansıması adeta. Bilim kurgu romanlarındaki o kurgular, tasvirler, tiplemeler ve tahminlerin bir noktada bilime ve sanata ışık tuttuğu kanaatindeyim.
Ve bu 2 etken diziye başlamam için yeterli sebeplerdi ve bende açtım ilk bölümü ve izlemeye başladım.
Dizi batının vahşi ve çorak, tıpkı üstte bahsettiğim gibi, topraklarında sakin bir kasabadaki masum bir kızcağızın gözlerini, hayatın tozpembe olduğunu sandığı bir dünyada açmasıyla başlıyor. Bu hanım hanımcık kızımızın adı Dolores. Dizideki oyuncu seçimleri gerçekten harika. Çünkü bu kızcağız dizi boyunca, bir noktaya kadar, suratındaki o saf ifadeyi korumayı başarıyor.
İlk bölüm gayet sıradan, bazılarına göre sıkıcı ama bana göre değildi, bir kasaba hayatını anlatıyor. Tabi ki dizinin farklı olduğu noktalar ilk dakikadan karşımıza çıkıyor fakat ilk bölümün genelinde pek bir şey yok. Fakat dizi ilerledikçe oyunculara, dizide kullanılan müziklere (Amy Winehouse'un Back to Black'ini ve The Rolling Stones'un Paint it Black'ini Westworld tarzında dinleme keyfi bambaşka...) ,olayların işleniş şekline, hikayeye... kısacası her şeyine aşık olacaksınız. O yüzden hemen şimdi açıp izlemenizi tavsiye ediyor ve spoilerlı kısma geçiş yapıyorum. Yine de okumaya devam etmek isteyenler için söyleyeyim, dizinin tadını kaçıracak noktalara henüz değinmeyeceğim yani etkilenmeyecek biriyseniz okumaya devam edebilirsiniz. Ama bu noktada bırakıyorsanız, aşağıya yorumlarınızı yazmayı ihmal etmeyin. Buraya kadar okuyan herkesten yorumlarını bekliyorum. Okuduğunuz için teşekkür ediyorum ve devam ediyorum.
Evet kalanlarla devam edecek olursak.
Dizideki konu, zengin insanların gelip eğlenip istedikleri her şeyi yaparak stres atabilecekleri -adam vurmak, rastgele kadınlarla birlikte olmak, uçsuz bucaksız topraklara at sürmek, macera yaşamak gibi- vahşi batıya benzetilmiş sanal bir ortam yaratılmış. Fakat buradaki her şey aslında gerçek. Vurduğunuzda gerçekten ölen kişiler, yaktığınızda gerçekten yanan yerler. Fakat oraya para verip girenler dışında herkes robot. Dizinin en sevdiğim kısmı da, sonlara doğru bundan bahsedeceğim fakat yeri gelmişken söyleyeyim, etten kemikten olmadığı için insan diyemez miyiz, ya da daha üstün bir ırk? gibi sorular sorarak, kavramları ve inanışları sorgulayan bir hikaye yapısına sahip olması.
Zaten ilerleyen bölümlerde bunun değiştiğini ve çok farklı planların yapılmış olduğunu göreceksiniz. Fakat şimdilik burayı da fazla uzatmadan yorum kısmına geçiyorum.
Dizide sorgulanan, robot - insan ilişkileri, bir robot ne zaman robottur ne zaman değildir tarzı sorular ve tabi ki, insanlar bu kısıtlı beyin kapasitesiyle gelecekte var olacaklar mı? Yoksa gelecek robotlara mı ait? Sorularını soran dizi sizi düşünmeye zorlayacak ve bir yandan da hikayenin devamını merakla beklemeye başlayacaksınız.
Diziye başlamış veya başlamamış, yazımı okuyan herkesten yorumlarını bekliyorum. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Diğer yazılarda görüşmek üzere...
0 Yorum